‘Henüz yaşamadığım şeye dair yargım, yanılgımdır.’
İnsan elini henüz ateşe değdirmemişken yanmanın anlamı üzerine konuşmaya meyillidir. Henüz kaybetmemişken sabrı, henüz sevilmemişken sevgiyi, henüz düşmemişken direnci anlatır durur. Sınanmamışlığın kibri işte tam da bu noktada doğar, bilmeden bilmenin sarhoşluğunda!
Kibir çoğu zaman gücün değil aslında deneyimsizliğin maskesidir. Gerçek acıyı bilmeyen, başkasının acısı üzerine kolayca yargı kurar. Henüz dağılmadığı için bütünlüğü kendi erdemi sanar. Sınanmadığı her konuda kendini güçlü zanneder, çünkü sınavı henüz başlamamıştır. Ve her şey başlamadan önce çoğu zaman basit görünür.
Düşüncelerimiz yalnızca aklımızın ürünü değildir, zamanla, çelişkilerle, yanılsamalarla pişer, işlenir. Sorgulamamış bir akıl, yara almamış bir düşünce de tıpkı bir madene benzer. Aynı keskin ama işlenmemiş bir maden gibi. Oysa insan da bu değerli madenler gibi yaşararak deneyimleyerek, kendini tanıyarak açığa çıkar. Sınanmamış olanlar kendi potansiyellerinin gölgesinde yaşarlar, kendilerini tanıdıklarını zannederler oysa ancak çelişkilerle, deneyimlerle ve çözülme ile kendini gerçekleştirebilecektir.
Sınanmamışlık kibri dediğim şey öğrenmeyi, keşfi engeller, kapatır. Empatiyi azaltır. Kibre kapılmak yavaş yavaş kör olmaktır. Bir zırh gibi kaplar insanı, hissedemezsin. Sadece sınırını bilmeyen bir benlik, kendini tanrı sanan biri olursun.Kendi aydınlık yüzünü değil de, gölgede kalmış seninlesindir.
Hayat sınavlarla gelir. Kibir törpülenir bu sınavların her birinde. Gün gelir insan en güçlü sandığı yerden kırılır. Gerçek özgüven kendini tanıdığında artık neyin içinde ne kadar dayanıklı olduğunu bilmekten geçer. Bir fikrin, bir duygunun, bir inancın değeri onun zorluklar karşısındaki direnci ile ölçülür. Bilmeden inanmak, denemeden hükmetmek, yaşamadan öğrenmek kibri yüceltir. Bir noktada herkes sınanır. O an geldiğinde önce bilgiler, sonra inançlar ve en sonunda da benlik parçalanır. Geriye kalan sadece hakikat olur ve kendinle yüzleşme. Anlarız ki bilmediğimiz her şey, bildiklerimizden çok daha geniştir. Yenilgiyi tatmış, yanlışı yaşamış, sınırlarını öğrenmiş insan gerçek bir duruş sergiler. Bu aslında yeni bir öğrenme sürecidir. İnsanın kendine dair yepyeni şeyler öğrenmesini sağlar. O sırada daha az yargılar ve daha çok anlarız. Kibir durur. Yerini bir süre sonra sınanmışlığın tevazusuna bırakır. Ve bu hal insanı daha derin, daha olgun, daha bilge, daha gerçek kılar.
‘Gnothi seauton’ -Kendini bil. Kendini tanı. O zaman evreni ve başkalarını tanıyacaksın demiş Socrates…
Kibrinizi alt etmeyi başardığınız ve gerçek benliğiniz ile tanıştığınız yeni yollarda tekrar görüşmek dileğiyle.
Yorum Yaz
Yorumlar
FLAŞ KOCAELİ GAZETESİ
Tel: 0555 819 86 99