İnsanoğlu kendini sınırsız olarak özgürlük içinde görmesi ve buna göre hareket etmesi ,özgürlükten ne anladığına ve ne kadar nasiplendiğine bağlı. Hürriyet insanın aklına geleni söylemesi ve yapması değildir. Birde sözün nereye gideceğini bilmek lazım . Bunu bilmek içinde insanın kendini bilmesi , yani haddini bilmesi lazım. Haddi aşan davranış ve söylemler genelde insanın içindeki makam ve mevkiye olan esaretin neticesidir.
Kendine rol biçme buradan çıkar. Kendini bir yerlere koymaya. Kıyas yapmaya başlar. Kabullenmeme bunların uzantısıdır. Acizliğin içinde öylesine gözleri kör olmuş gerçekleri bir türlü göremiyor fakirim. Senaryo içinde tüm rolü bir sahnede birkaç saniye görünmek, konuşma bile yok , zavallı bunun bile farkında değil.
Sosyal olması gereken insan için bu kapsamdaki sorumluluklarını bilmesi gerekir. Bu sınırları belirleyen ahlak etik kuralları başta olmak üzere, geleneklerimiz ,saygı ,sevgi ,hoşgörü gibi toplumsal dinamikleri canlı tutan kavramlardır.
Bu manada yegane düzenleyici din’dir. Bu sebeple bizleri yoktan var eden Allah (C.C) başı boş bırakmamış her dönemde peygamberler ve ilahi kitaplar göndermiş. Bunlar bizim bir anlamda kullanma kılavuzumuz olmuş . Aslımıza uygun hareket edebilmek için ihtiyacımız olan ilahi hükümler olarak hayatımızı yönlendirmiş.
Günümüzde toplum mühendisliği diye sıkça kullanılan terim var. Bu mühendisliğin bir yönüde insanları ilahi kavramlardan uzaklaştırmak . Genetiklerimizle oynayıp istediklerini kolayca yaptırmaktır . Aslından uzaklaşan insan son kullanma tarihi geçmiş gıda gibidir. Fayda vermez aksine zarar verir. Malesef değişim hızlı bir şekilde devam ediyor. Kendini bu akımdan koruyabilmek için insanlar sığınılacak güvenli liman arıyor.
Kutuplaşma, cedelleşme kin ve nefret duyguları yaygınlaşan toplumda , sevgi ve hoşgörü ortadan kalkıyor. Birlik ve beraberlikten bahsetmek hayal oluyor . Bakalım bu durum en çok kimin işine yarıyor . bunun muhasebesini yapalım. Öyleyse paylaşılmayacak neyimiz varki?. Aramızdaki muhabbet bağlarımızı kuvvetlendirecek örnek davranışlar içinde olalım.
Kişi önce kendine saygılı olacak. Kendisine saygılı olmayandan başkasına saygı beklemek abesle iştigal olur.
Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkasınada öyle davran.
Buhari’de geçen hadis-i şerifte;
Abdullah ibn-i Amr ibn-i As (R.a) rivayetine göre ; Efendimiz ( s.a.v) şöyle buyurmuştur.
- Bir kimsenin kendi ana babasına sövmesi büyük günahlardandır.
- Ashab; Ya Resulallah ( s.a.v ) insan hiç kendi ana babasına sövermi ? deyince.
Resulallah ( s.a.v )
- Evet bir kimse tutar birisinin babasına söver o da onun babasına söver, yine o kişi başkasının anasına söver o da onun anasına söver. Buyurdu. ( Buhari )
Geçmişten bir örnekle tahlil yaptığımızda bu gün saygının neresinde olduğumuz dahada netleşiyor.
“ Bir zatın huysuz bir hanımı varmış, dostları onun yaptıkları hakkında ne kadar söz etmesini isteselerde o benim nikahlı eşim der, hakkında hiç bir söz söylemezmiş. Gün gelmiş hanımından boşanmış, aynı arkadaşları artık eşin değil anlat bakalım yaptıklarını dediklerinde , çok manidar söz ile cevap vermiş , o artık benim eşim değil onun hakkkında konuşmak uygun olmaz “ demiş.
Sınır böyle birşey, etik kurallar ,ahlak saygı böyle olsa gerek.
Yorum Yaz
Yorumlar
Diğer Yazıları
FLAŞ KOCAELİ GAZETESİ
Tel: 0555 819 86 99