Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
Hayat arkadaşımdır.
NAZIM HİKMET RAN
Türkiye de kadın olmak;
Çocuk gelin olmak,
Aynı işe daha düşük ücret almak,
Gece gönlünce dışarıda kalamamak,
Aile içi huzursuzluğu canıyla ödemek zorunda olmak,
Çantasında biber gazı ile dolaşmak zorunda kalmak,
Erkek kardeşi gibi aynı eğitimi alma şansı olmamak,
Boşandığı zaman kötü kadın olmak,
Erkek çocuk doğuramayınca tek sorumlu olmak,
Biraz rahat davranınca yollu olmak gibi birçok saçma sapan yafta, haksızlık ve şuçlamaya maruz kalmak demektir.
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” çeşitli etkinlikler, gösteriler ve eylemler ile yurt çapında kutlanmakta olmasına rağmen; Türkiye'de kadın olmak, hem tarihsel hem de güncel bağlamda birçok zorluğu ve mücadeleyi beraberinde getirmeye devam etmektedir. Kadınlar, 2025 yılı Türkiye’sinde hala toplumsal cinsiyet eşitsizliği, şiddet, iş hayatında ayrımcılık ve eğitimde fırsat eşitsizliği gibi birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır.
Geleneksel toplum yapısı, kadınların ev içi rollerle sınırlandırılmasına neden olmaktadır. Kadınlar, hem ev içinde hem de iş hayatında çifte mesai yapmak zorunda kalmaktadır. Türkiye, cinsiyet eşitliği sıralamasında 145 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır. Bu durum, maalesef kadınların siyaset, ekonomi ve eğitim gibi alanlarda yeterince temsil edilmediğini göstermektedir.
Kadına yönelik şiddet, en önemli toplumsal sorunlardan biri olmaya devam etmektedir. Kadın cinayetleri, fiziksel ve psikolojik şiddet, taciz ve tecavüz vakaları her geçen gün artmaktadır. Kadına şiddeti durdurmak isteyen, yürüttükleri birçok faaliyetle ve eylemlerle kadınların yaşam hakkını korumak için mücadele eden örgütler ve aktivistler, yasal düzenlemelerin ve uygulamaların yetersiz olduğunu ve acilen bu konunun çözülmesi gerektiğini artık bir can kaybına daha sabırlarının kalmadığını belirtmekteler. 2024 yılı verilerine göre, Türkiye'de her ay ortalama 25-30 kadın, erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybetmekte ve ne acıdır ki kaybettiğimiz bu canların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Kadının toplumsal hayattaki yerini gösteren en önemli veri tartışmasız kadınların iş gücüne verdiği katkıdır. Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı, erkeklere kıyasla oldukça düşük kalmaktadır. TÜİK verilerine göre, 2024 yılında kadınların iş gücüne katılım oranı %34,5 olarak kaydedilirken, bu oran erkeklerde %70'in üzerinde. Kadınlar, iş hayatında cam tavan sendromu, cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği ve mobbing gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca, çocuk bakımı ve ev işleri gibi nedenlerle kadınların kariyerlerini sürdürmeleri zorlaşmaktadır.
Eğitim, toplumun daha ileri gitmesinin ve gelişmesinin en önemli unsuru olmakla beraber, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için en önemli araçlardan biridir. Ancak, Türkiye'de kız çocuklarının eğitime erişimi hala bir sorun teşkil etmektedir. Özellikle kırsal bölgelerde, kız çocukları erken yaşta evlendirilmek veya aile içi işlerde çalıştırılmak zorunda kalmaktadır. Bu durum, kız çocuklarının eğitim hayatını yarıda kesmekte ve geleceklerini olumsuz etkilemektedir. UNESCO verilerine göre, Türkiye'de 15-19 yaş arası kız çocuklarının %10'u ne eğitimde ne de istihdamda yer almaktadır.
Türkiye'de kadın hareketine destek veren örgüt, dernek ve kurumların sayıları giderek artmakta ve kadın haklarının savunulması ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için çeşitli kampanyalar ve projeler ile güçlerine güç katmaktadır. Kadınlar, sosyal medya ve diğer iletişim kanallarını kullanarak daha bilinçli bir şekilde seslerini duyurmakta ve hakları için mücadele etmektedirler. Ancak, bu mücadele sırasında kadınlar, baskı, tehdit ve şiddet gibi risklerle de baş etmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye'de kadın hakları için mücadele eden bütün kişi, kurum, ve örgütler ne yazıktır ki kendileri için bu haksızlık ortamını oluşturan erkek yöneticilerin elinden haklarını almaya çalışmaktadırlar. Bu sorun ancak ve ancak kadınların hayatın her yerinde kendini geliştirmesi eğitmesi ve nihayetinde karar verici olması ile çözülecek bir sorundur. Bu durum asla erkeğin insafına bırakılarak çözülecek bir problem olmamalıdır.
Türkiye’de kadınların yaşadığı sorunların çözümü için hem bireysel hem de toplumsal adımlar atılması gerekiyor. Bu da ancak;
- *Yasal Düzenlemeler:* Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasaların daha etkin bir şekilde uygulanması ve cezaların artırılması.
- *Eğitim:* Kız çocuklarının eğitime erişiminin artırılması ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık eğitimlerinin yaygınlaştırılması.
- *Ekonomik Güçlenme:* Kadınların iş gücüne katılımını artırmak için esnek çalışma saatleri, kreş imkanları ve kadın girişimciliğini destekleyen projeler.
- *Toplumsal Bilinç:* Medya, eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratılması.
İle mümkün olabilir.
Yorum Yaz
Yorumlar
FLAŞ KOCAELİ GAZETESİ
Tel: 0555 819 86 99