Sevgili okur ne haber?
Lanlı lunlu bir giriş yaptım ama yazmayı düşündüğüm şey yüzünden sanırım. Ne olur beni affet ama bu yazıyı okuduktan sonra senin de ağzını bozma olasılığın var baştan belirteyim. Çok iç açıcı, neşeli bir yazı olmayacak gibi duruyor.
Gündem her zamanki gibi yoğun maşallah ülkemizde. (ölenler, küllerinden doğanlar, seçim, koalisyon ihtimalleri, ekonomik kriz olasılıkları, orucu bozan ve bozmayan şeyler listesi, deprem söylentisi, piyasalardaki dalgalanmalarda sörf yapan dallamalar vs.) Sağ olsunlar hiç boş bırakmıyorlar bizi. Yani bazen düşününce bizi bir boş bıraksalar Mars’a falan gidebiliriz ya da ne bileyim, tıpta çığır açabiliriz gibi geliyor ama işte hep dış güçlerin oyununa geliyoruz. Yani yoksa biz çok zekiyiz, zehir gibiyiz ama ülkecek ders çalışmayı sevmiyoruz öğretmen ablası! Bu kadar yoğun gündemin içinde insan dikkatini toplayıp çalışamıyor sonuçta. Türkiye’nin jeopolitik konumu olsun madenleri olsun bütün dünyanın gözü bizim ülkemizde olduğundan, diğer bütün ülkeler aman Türkiye’ye nasıl çelme takarız nasıl fesatlık yaparız diye kıskançlıktan ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Hep bizi aşağı çekmek için biz tam ülkecek ders çalışmaya oturacakken dışarı top oynamaya çağırıyorlar, yapay gündem yaratıyorlar ve daha bir sürü şey.
Yeter artık konuya gel yoksa ağzına ağzına vuracağım diyecek kadar olduysan özür dilerim.
Bu coğrafyada çok büyük sorun olarak görülen, haksızlığa, ayrımcılığa, şiddete uğrayan ve yüzyıllardır sistematik olarak ataerkil ve heteroseksist bir linçe maruz kalan kadınlar, kadınlarımız değildir yalnız bu destana konu olan. Coğrafyamızın insanları rahat olsun bu tüm dünyanın ve insanlığın sorunudur. En “gelişmiş” ülkelerde “bile” kadınların durumunun ve hayatının vahim olması belki bize bir teselli oluyordur içten içe… Nasıl olsa 50 yıl geriden takip ediyoruz ya “Hoca yarın bizim sıraya gelene kadar yaparız oğlum ödevi, gel şimdi maç yapalım” gibi bir psikoloji oluşuyor olabilir.
Kadınların yaşadığı sorunların kaynağına inmek istiyorum azıcık da olsa. Bu kaynak ise biz erkeklerin kafası oluyor bence. (ve sanırım herkesçe) Şimdi böyle bir yazı yazarak vicdanımı rahatlatıp gözüm gözüm kadınların safına doğru kaymak değildir niyetim. Bizzat kendim en başta olmak üzere hepimizin suçu sabit ve utanmıyoruz da… Baya bildiğin görmezlikten anlamazlıktan geliyoruz; ıslık çalarak tavana bakıyoruz. Her şey kafada başlar diye bir söz var ya işte bu durum için çok doğru bir söz.
Bu yazıyı yazdıran şey sıkı bir kadın hakları savunucusu olmam değil, siyasi görüşüm de değil, bu yazıyı yazdıran şey arkadaşım Ercüment ve TDK’nın kısa süre ile arka arkaya beni dumura uğratmasıdır. Ercü ile geçenlerde konuşurken içindeki mağara adamını gördüm. Ama daha iyi anlamanız için ercünün cv sinden bahsetmem gerekiyor. Üniversite sınavında derece yapmış, iyi bir okulda iyi bir bölümde okumuş erasmus olsun work&travel olsun yüksek lisans doktora falan derken baya Avrupalarda yaşamışve hatta alamancı olmuş bir arkadaş. Alkol desen bunda solculuk desen bunda entel entel tartışmalar desen hep bunda. Nerede bir sanat olayı hooop ercü en ön sırada, nerede bir uluslar arası bir konferans hoop ercü yine mi sen? Neyse efendim ercüyü tanıdın ve sanırım en az benim kadar gıcık oldun. Ama gerçekten tanısan çok seversin o ayrı.
Geçen ercü ile “ionesco oyunları” hakkında konuşurken konu ne ara geldi bilmiyorum ama kadın cinayetleri ve tecavüzleri ve işkenceleri ve mahalle baskıları diye giden bir listeyi konuşurken bulduk kendimizi. Birden o sanat insanı, o uluslar arası projelerin insanı, o bıçaksız ıspanak bile yemeyen salon insanı gitti, yerine Adapazarı’nda 5 yıl muntazambir şekilde karate kursuna gitmiş buram buram mahalle kokan başka bir ercü geldi ve tecavüz eden birine verilen cezaların tam olarak ceza olmadığını ve caydırıcı olmadığını vurguladı (Klasik, arttırılmış cezanın caydırıcılığı ile bir olumsuzluğu çözebileceğini düşünen zavallı insan modeli) ve “Tecavüz edene ceza olarak ya annesinin ya karısının ya kız kardeşinin ya da kızının o da yoksa ananesinin tecavüz edilişini o kişiye izletmek lazım” diye de ekledi. Bunu söylerken adeta fanatik bir feminist edasıyla söylemesi, gerçekten söylediği şeyin kadın tecavüzlerini,cinayetlerini azaltacak bir yöntem olduğuna dair inancı görülmeye değerdi. Neyse bu fantastik ceza önermesi yaklaşık 1-2 sn kadar konuşmanın gazı ile “Evet abiii” şeklinde kafamda yer edecek gibi oldu olmadı hemen irkildim ve kendime geldim. Hızlıca konuyu kapattım hatta akşamı kapattım. Hayır kendisinden tiksinmedim. Amacım ercü ve ercü gibilerini gömüp kendimi temize çıkarmak değil, bak böyleleri de var diyerek toplumda prim yapayım diye de bir derdim yok. Ben o akşam bilakis kendimden tiksindim. Çünkü düşününce ercü biraz ben biraz sen biraz herkes sanırım. Kötü yada abartı örnekleri görüp kendimizi bu ayıptan sıyırmaya çalışmayalım. Kadın hakları, kadın kolları, pozitif ayrımcılık rererö diyerek vicdanımıza mastürbasyon yaptırmayalım. Cezalarla, ödüllerle politikalarla çözülecek gibi bir şey değil. Yok efendim geri kalmışlıkla vay efendim 5. dünya ülkesi olmak ile de alakalı değil. Bu bizim türe ait genetik bir hastalık. Genlerimizde var bu hayvanlık. Misal bir erkek bir kadını tehdit ettiğinde kadına yardım olsun diye “kadına çip takılıp kadın takip ediliyor” ve yardım gerekirse müdahale edilir diye planlanıyor. Tehdit edilen kadın, çip takılıp hayatı takip edilen yine kadın. Arkadaşım o çipi tehdit edene takacaksın, onu takip edeceksin. Genlerimize ve bilinçaltımıza ulaşıp bu sorunu nasıl yok edeceğiz diye düşünmeliyiz. Ben düşündüm ve çözüme dair söyleyeceğim şeyler var ama bu yazıda değil tabiî ki…
Bu dialog ile yüzleşmeye çalıştığım günlerde bu köşeyi yazmaya başladım. Malumunuz köşemizin adı “serbest atış”. Bildiğim bir kelime olsa da TDK’ya köşenin adı olduğundan mütevellit bir bakayım dedim. Aman bakmaz olaydım. Bir de ne göreyim?
Gördüğüm şeyi paylaşmadan önce de birkaç ay önce internette, sosyal medyada olay olan, paylaşım rekorları kıran bir “müsait” vakası olmuştu. Unutanlar ve bilmeyenler için hatırlatayım; müsait kelimesinin TDK’nın resmi sitesinde ikinci anlamı olarak şu yazmakta (hala bir değişiklik yok)
Müsait : Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)
Ben de “serbest” kelimesinin anlamına bakmak için siteye girerken bu olayı hatırladım ve bu anılarla arama kısmına “serbest” yazıp enter tuşuna bastım. Çıkan sonucu aşağıya aynen yazıyorum. İnanmıyorsan bir de kendi gözünle siteye girip görebilirsin.
6. serbest : ağırbaşlı olmayan, hoppa (kadın)
Arkadaşım hepimiz bu iğrenç hastalığa yakalanmış fanileriz. “Biz öyle değiliz ki, kadın hakları oley, kadın cinayetleri ühühühü!!” diye kimse sağa sola bakmasın, gözlerini kaçırmasın. Kimimiz doktor ercü, kimimiz zengin ercü, kimimiz zenci ercü, kimimiz TDK’dan maaş alan Prof. Dr. ercü…
Genlerimizde var hastalık, tedavisi çok zor ama tedavi olmak zorundayız. Gel buna bir dur diyelim. Hooop diyelim. Oha çüşşşş diyelim.. bbrrrrüüüüüüssss diyelim.
(Şimdi “bu konu sana mı kaldı lan ayı?” diyecek yüzeyel insanlar yada yazdıklarımı iyi okuyup yaptığım veya söylediğim hataları tek tek not alıp yüzüme yüzüme vuracak, teorilerin kuramların hepsini yutmuş dava insanları olacaktır. Hepinizden özür diliyorum ve ne deseniz haklısınız bunu da belirtmek istiyorum. Sade bir mağara adamı vatandaş ercü olarak yaşadığım ve denk geldiğim şeyler üzerine hissettiklerimi yazmaya çalıştım)
Hadi kaçtım…
Yorum Yaz
Yorumlar
FLAŞ KOCAELİ GAZETESİ
Tel: 0555 819 86 99