Çocuktu, gençti kadın o zamanlar.
Yoksul bi ailenin kızıydı ama babası "aydın" bir adamdı.
Okumanın önemini biliyordu.
O yüzden çocuklarına "siz yeter ki okuyun, ben gerekirse sırtımda tezek taşırım yine de sizi okuturum" derdi.
Kadın, yaşının cehaleti, günün şartları, ya da sebebi her neyse işte...
Liseyi bitirdikten sonra uzaktan eğitimle kazandığı okula devam etmedi.
Sonraki yıllarda yine kazandı, yine devam etmedi..
21 yaşında evlendi.
(O da ilginç bir hikâye, ilerleyen zamanlarda yazacağım)
Önüne yine fırsatlar çıktı. Ama o iflâh olmaz bir özgür ruhtu.
Devlet memuru olamam, fıtratıma ters dedi..
Hay senin fıtratına tüküriyim emi. Sanırsın Sabancı'nın kızı haspam.
"Toplum içinde yer edinmek ya da para kazanmak için diplomaya gerek yok kendini yetiştirip, kafanı çalıştırırsan itibarın da olur paran da" kafasındaydı..
Sonraki yıllarda duvarlara vurulacak olan kafa...
Oysa, bilebilseydi insanların ona adından önce mesleğini soracağını,
Kendi kendine yetmenin ne büyük bir lüx olduğunu,
Diploma olmadan meziyetlerinin zerre kadar önemi olmadığını,
En ufak bir kavgada, kredi kartının, araba anahtarının hayat arkadaşı tarafından elinden alınacağını ve "ben olmadan sen bir hiçsin " hissini yaşatacağını.
(Psikolojik şiddet)
Ama "keşke" lerin hiçbir faydası yok hayata ne yazık ki...
Bir akşam yemeğinde kırılma noktası yaşadı.
Masadaki herkes diplomalı, etiketliydi..
Kadın hariç.
Yemek boyunca, yüksek lisanslar, doktoralar, tezler vs. konuşuldu.. Kendini eksik/yetersiz hissetti..
Sanki o ortama ait değildi.
O an bir karar verdi..
Ve 40.lı yaşlarda okuyup diploma sahibi oldu.
Hem de çatır çatır örgün okudu.
27 sene aradan sonra herşey çok zordu onun için, ağlaya ağlaya ders çalıştı.
Öğrenci evinde kaldı.
Üniversite hayatını dibine kadar yaşadı.
Hırslıydı.
Başarmayı, "en İYİsi" olmayı seviyordu.
Başardı.
Atomu parçalamış kadar mutlu oldu.
Eee? Sonra?
Ne işe yarayacaktı şimdi bu diploma?
Geç kaldın be kadın, geeeççç..Çok geç...
Sakın "hiçbir şey için geç değildir " masalına inanmayın.
Yaptığımız herşeyin bize "faydalı" bir dönüşü olmalı.
Attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değmeli..
Kadın için bu diplomanın hiçbir geri dönüşü olmadı.
Sadece "mesleğiniz nedir" sorusuna "ev hanımıyım" demekten kurtuldu, o kadar ...
Ev hanımlığını küçümsediğimi düşünmeyin sakın, zira ne kadar zor zenaat, ne kadar saygı duyulası olduğunu biliyorum ama "meslek" sorusunun cevabı değil...
Bunun için miydi emekler?
Hayır tabii ki..
Ayaklarının üzerinde durmak,
Yeteneklerini ortaya çıkarmak,
Hâyâl ettiği kadın olmak,
Hayatı bir cendereye dönüştüğünde, geri kalan ömrünü huzurla geçirebileceği şartları sağlamak, TEK BAŞINA güçlü olmak gibi amaçlarla almıştı o diplomayı.
Mucize olacak zannetti garibim.
E olmadı tabii..
Bu dünya sınav yeriymiş,
Yaşadıklarımız sınavımızmış...
......mış mış da muş muş :)
Yaaaavv geç bunları dosstum.. Avuntuyu geç..
Kadın hatalar yaptı üzüldü,
Eksikleri oldu, üzüldü,
Çaresiz kaldı, üzüldü,
Değersiz hissetti, üzüldü.
Üzüldü de üzüldü.
Ama BÜZÜLMEDİ,
Çünkü biliyordu, büzülürse hapı yutardı :)
Birkaç yıl önce bir haber okurken gözüne çarpan ve o günden beri kulağına küpe olan bir söz vardı.
"Üzülmeyin
Üzülürseniz büzülürsünüz.
Büzülürseniz d......nüz"
Sevgili evlâtlar, herşeyi zamanında yapın..
Gerekiyorsa zorla....
Başınız ağrıya ağrıya, uykusuz kala kala, midenize kraplar gire gire yapın...
Çünkü emin olun, hayat hiç de adil değil..
Bir gün bir sümüklü gelir, sizin sırtınıza basmaya çalışır.
Üzülürsünüz...
Büzülürsünüz...
Öbürünü biliyorsunuz, Allah muhafaza :)))
Kadın mı?
İnadına güçlü..
İnadına umutlu..
İnadına gururlu..
İnadına yaşıyor..
Ama mutluolduğunu sanmıyorum :(
Sevgiyle kalın kıymetli dostlarım.
Görüşelim..