Bir zamanlar, gitmesek de, görmesek de, orda bir köy varmış uzakta. Kışları sert geçer, karlar tüm yolları, hatta evleri bile örtermiş. Köy, çok fakirmiş. Köylüler, yazın başka zengin köylerin tarlalarında çalışır, kazandıkları azıcık parayla, kışın karınlarını doyuracak yiyecekler alırlarmış. Köyün çocukları ise okul çağına geldiklerinde, beş kilometre uzaktaki okula, yürüyerek giderlermiş.
İşte bu köyde, Davut adında bir çocuk yaşarmış. O sene Davut, beş arkadaşıyla birlikte ilkokula başlamış. Her gün Davut ve arkadaşları, yürüyerek okula giderlermiş. Derken karakış bastırmış. Kar yolları kestiğinde bile, okullarını hiç aksatmazlarmış
Çok yoksul oldukları için, yıpranmış ayakkabılarıyla ve yamalı paltolarıyla, o yolları yürümek zorunda kalırlarmış. Yol boyunca birbirlerini ısıtarak, sırayla birbirlerinin omuzlarına binerek, donmadan okula ulaşmaya çalışırlarmış.
Bir gün; Şehirden posta gelmiş. Kocaman bir paket Davut’un adınaymış. Postacı paketi Davut’a verirken;
–Davutçuğum, Şehirde, yoksul çocuklar için diğer çocuklar kampanya düzenlediler, bu paketi de sana gönderdiler, demiş.
Sevinçle paketi açan Davut, içinde palto ve botların bulunduğunu görmüş. Paketin içinde tam dört adet palto ve dört adet de bot varmış. Sevinci kursağında kalmış. Çünkü okula birlikte gittiği arkadaşlarının beş kişi olduğunu, fakat pakette dört palto çıktığını, onlara bunu nasıl paylaştıracağını düşünüyormuş.
Annesi, Davut’u hüngür hüngür ağlarken görmüş ve;
–Ne oldu yavrucum niye ağlıyorsun?
demiş.
Davut, annesine durumu farklı anlatmış. Beş palto ve bot geldiğini, kendisine bir şey gelmediğini söylemiş. Bunun üzerine annesi, Davut’un paltosunu alarak, babasının paltosundan kestiği parçalarla, çok güzel ve “kap kalın” bir palto yapmış. Babası da, Davut’un botlarını, kendi ayakkabılarından kestiği parçalarla, “sapa sağlam” onarmış. Davut, bu duruma çok sevinmiş.
Ertesi gün, kendi botunu ve paltosunu, paketin içine yerleştirmiş ve arkadaşlarına vermiş. O sabah altı çocuk, Davut’un evinde sevinçten çılgına dönmüş. Nihayet üşümeden ve sırtlarında arkadaşlarını taşımadan, koşa koşa okula gideceklerini düşünmüşler. Hep birlikte yola koyulmak üzerelerken Davut;
- Arkadaşlar, siz gidin, ben arkadan yetişirim. Nasıl olsa paltolarımız ve yeni botlarımız var. Sırtlarımıza binmeden ve üşümeden okula gidebiliriz, diyerek beş arkadaşını okula yolcu etmiş.
Çocuklar, güle oynaya ve üşümeden okula varmışlar. Fakat Davut, o gün okula gelmemiş. Çocuklar da aralarında espriler yaparak, Davut’un yeni palto ve botla köy çeşmesinde Nurcihan’a caka satmaya gittiğini, bu nedenle okula gelmediğini düşünmüşler.
Okul çıkışında, köy yolunda ilerlerlerken, bir yandan neşeyle kartopu oynayan beş arkadaş, yolda karşılaştıkları büyük bir kar birikintisinden, kardan adam yapmaya karar vermişler. Kafasını ve kollarını yerde oluşturan çocuklar, bu birikintinin üstüne yaptıkları kafayla kolları yerleştirmeye çalışırlarken, birden içinde bir şey olduğunu fark etmişler.
Heyecanla büyük kar birikintisini eşelemeye başlamışlar. Gördükleri manzara karşısında şaşkınlıktan ve üzüntüden dona kalmışlar. Kardan adam yapmaya çalıştıkları kar birikintisinin içinde, çıplak ayakları ve yırtık hırkasıyla, tek başına okula gitmeye çalışan Davut “donmuş olarak “durmakta imiş.
Yorum Yaz
Yorumlar
FLAŞ KOCAELİ GAZETESİ
Tel: 0555 819 86 99