Sevgili okurlarım ülkemizin gündemi o kadar dolu ki, yazacak konulara yetişemiyoruz. Belki bir değil iki köşe birden yazmak gerekiyor bazen. Geçen haftalardan biriken, bekleyen tam altı konu vardı, yazmak için not almıştım. Tam onlardan birisine başlayacaktım ki hafta sonunda İzmir Dikili'de Süleymancılar grubuna ait özel bir yurtta bir görevlinin öğrencilere cinsel istismarda bulunmasına yönelik skandal olayı patladı, dün onu yazdım. Daha sonra da Pazar günü bir Kanun Hükmünde Kararname çıktı, bugün de bu konuyu yazmak farz oldu. Evet yazmak farz oldu, çünkü her yerde bu konu konuşuluyor. Şu meşhur 696 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname bugünkü yazımın konusu.
Öncelikle şunu belirteyim konuya başlamadan önce. Ben okuyorum, araştırıyorum, bazı şeyleri biliyorum. Her şeyi bilmemin mümkün olmadığını biliyorum. Bir de haddimi çok iyi biliyorum. Bu konuda ahkam kesmeye hakkımın olmadığını da biliyorum. Ben hukukçu değilim bu konuyu yorumlayıp ahkam kesecek değilim. Ancak pazartesi akşamı televizyonun karşısına geçtim, kanal kanal dolaştım. Birçok kanallarda bu konu işleniyordu. Salı sabahı da gazeteleri araştırdım, her görüşten belki yirmi veya daha fazla gazetedeki bu konudaki yorumları okudum sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Burada yazdıklarım da daha çok bu konudaki uzmanların görüşlerinden derlediklerim olacak. Tüm görüşleri bir arada izleyip değerlendirme imkanı ya da zamanı olmayan okurlarımın yerine ben araştırıp bir derleme yapmış oldum.
Konu meşhur 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname. Önce metnini bir hatırlayalım. Bu kararnamenin üzerinde en çok konuşulan, en çok tepki çeken maddesi: “15 Temmuz darbe girişimi ve bunların devamı niteliğindeki eylemler kapsamında hareket edecek sivillerin cezai sorumluluğu yoktur” şeklindeydi.
Bu konuda ilk olarak beklenildiği gibi ana muhalefet partisinden tepki geldi. Kanunların ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerin net ve anlaşılır olması gerektiğini savundular “Devamı niteliğindeki eylemler” cümlesinin muğlak olduğunu, hangi eylemlerin devamı niteliği taşıyacağının belirlenmediğini “Sokaktan geçen kişi hasmını vurup öldürse, sonra da “Ben terörle mücadele ediyordum” dese bu maddeye göre cezalandırılmaktan kurtulur” şeklinde tepkilerini dile getirdiler.
Daha sonra açıklama yapan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: "15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne karşı arkasına bakmadan sokağa çıkıp direnen kahraman vatandaşlarımızı koruma amacıyla çıkartıldığını düşündüğüm 696 sayılı KHK’nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir" şeklinde endişelerini dile getirdi.
Ülkemizin bu konudaki uzman kişilerinin örgütünün başı, bu işi en iyi bilenlerden, ceza hukuku hocası Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu “696 sayılı KHK’yı inceleyince dehşete düştüm” diyen Feyzioğlu “Darbe girişimi ve girişimin devamı niteliğindeki eylemler” olduğuna kimin karar vereceğini soran Feyzioğlu, “İnsanlar sokakta birbirinin kafasına sıkacak. Siz bunu nasıl önlersiniz? Sizin herhalde istediğiniz bu değil. Siz yurttaşlarınızın birbirinizi vurmasını teşvik etmiyorsunuz herhalde. Dehşet içindeyim. Bunu derhal geri çekin. Bunu kabul edemeyiz çok tehlikeli bir maddedir” diyor.
Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız: “Yapılan düzenlemenin ucu açık ve bu çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Zaten mevzuatımızda darbe teşebbüsüne karşı savunma eylemlerinde kişilerin davranışlarını hukuka uygun kılacak yasalar mevcut. Dolayısıyla ek olarak kişilerin kötüye kullanımına açık ve nasıl yorumlanacağı belli olmayan düzenlemeler yapılması ve kanunun suç saydığı eylemleri adeta başka bir kanun maddesiyle suç olmaktan çıkartmaya yönelik söz konusu ek fıkranın doğru olmadığı kanısındayım. Üzerinde çok düşünülmeden aceleyle yapılmış bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. Yakın zamanda bu yanlışlığın anlaşılarak bu düzenlemenin değişeceği görüşündeyim.”
AİHM Uzmanı Prof. Dr. Osman Doğru: “Bu hüküm, o gün öldürme veya yaralama kim tarafından yapılırsa yapılsın çeşitli olayları soruşturma dışında tutuyor, böylece cezasızlık getiriyor. Aslında bir af hükmü. Açıkça o gecede meydana gelen olayların savcılıklar ve mahkemeler tarafından aydınlatılmasını engelliyor. Bu durumda siviller de mağdur olabilir. AİHM içtihatlarına göre ortada yaşama ve beden bütünlüğüne karşı bir suç varsa, olayları aydınlatan etkili bir soruşturma yapılmalıdır. Bu düzenleme ile olaylar soruşturmanın dışına çıkartılıyor. Toplumsal barışı sağlamak için bir uzlaşmayla gerçekleşmezse bu haliyle AİHM içtihatlarına aykırı” şeklinde görüşlerini belirtmiş.
Yani özet olarak bu konuyu iyi bilen konunun uzmanı olan kişiler “çok tehlikeli” buluyorlar, “endişe verici” buluyorlar. İktidarı destekleyen gazetelerin yazarları bu konuya hiç girmediler çünkü savunacak bir yerini bulamadılar herhalde. Hükümet kanadından konuşanlar bile doğru dürüst savunamadılar. Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Mahir Ünal ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül konuştular bu konuda sadece “Bu kararname 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahını kapsıyor” demekle yetindiler. Savunacak başka bir yerini bulamadılar.
Yorum Yaz
Yorumlar
Diğer Yazıları
FLAŞ KOCAELİ GAZETESİ
Tel: 0555 819 86 99